«
  1. Anasayfa
  2. Kısa Hikayeler Oku
  3. Tarihte Yaşanmamış Hikayeler : DÖRDÜNCÜ PİRAMİT

Tarihte Yaşanmamış Hikayeler : DÖRDÜNCÜ PİRAMİT

Antik Mısır Hikayeleri

Antik Mısır Hikayeleri – DÖRDÜNCÜ PİRAMİT

Tarihte Yaşanmamış Hikayeler: DÖRDÜNCÜ PİRAMİT ” – “Antik Mısır Hikayeleri” kategorimizdeki bu benzersiz anlatım, “Piramitler ve Firavunlar“ın gizemli dünyasına bir yolculuk sunuyor. Efsanevi “Mısır Kedileri“nin mistik hikayelerine dalarken, “Putnamses Firavun“un unutulmaz macerasını keşfedin. “Mısır Mitolojisi“nin derinliklerinde kaybolun ve “Tarihi Kısa Hikayeler” arasında gezinti yapın. Bu “Antik Mısır Efsaneleri“, sizi “Mısır Tarihi ve Kültürü“nün büyüleyici yönleriyle tanıştıracak. “Firavunlar ve Tanrılar” arasındaki etkileyici ilişkiler ve “Mısır Piramit Efsaneleri” hakkında daha fazla bilgi için sitemizi takip etmeye devam edin. Her yeni hikaye, zamanın ötesine bir kapı açıyor.”


DÖRDÜNCÜ PİRAMİT

Firavun Thesmosis III, iki elçisinin ellerini ve ayaklarını bağlatmış, boyunlarına büyük birer sadak taşı bağlatarak onları Nil Nehri’ne atmıştı. Elçilerin suçu, Babil’den savaş haberi getirmekti.

Babil Kralı Arshanapal, Mısır’la on iki yıldır süren barışı bozmaya kararlıydı. Mısır elçileri bunu Babil ordusunun komutanından öğrenmişlerdi.

Yıllardır dost oldukları komutan, evinin bahçesinde bir küçük fıçı üzüm şırasını birlikte içtikten sonra, “İkinizi de özleyeceğim,” demişti ansızın. “Neden?” diye sormuşlardı.

Komutan, şıranın etkisiyle, “Artık düşman olacağız da ondan,” demişti. “Neden düşman olalım?” “Askerlerim silah kuşanmaya başladılar bile,” demişti. Sonra ansızın susmuştu.

Yaptığı büyük yanlışın farkına varmıştı. Devlet sırrını açıklamak, başka ülkelerde olduğu gibi, Babil’de de en büyük suçtu. Komutan işlediği suçu içine sindiremedi, sabaha karşı kendini bahçesindeki meşe ağacına astı. Ama elçiler bunu hiçbir zaman öğrenemeyeceklerdi. Hemen Mısır’ın yolunu tutmuşlardı o gece.

Firavun Thesmosis III, Babil’in savaş hazırlığı içinde olduğunu duyunca inanılmaz ölçüde öfkelendi. “Amacınız nedir?” diye bağırdı elçilerine. “İki ülkenin arasını açmakla elinize ne geçecek?” Sonra Nil’deki timsahlara attırdı onları.

Elçilerin haklı oldukları kısa süre sonra anlaşılacaktı. Savaş uzun sürmedi. Babilliler Mısır ordusunu kısa sürede yenilgiye uğrattılar.

Babil Kralı Arshanapal, yanında oğlu Sarphansal’la birlikte Firavun Thesmosis III’ün sarayına girdi. Firavun taht salonunun kapısında karşıladı onları. Sessizce içeri aldı iki Babilliyi.

Öteki yöneticiler, komutanlar, askerler dışarıda bırakıldı. Üçü salona kapandılar. Barış koşulları konuşulacaktı besbelli. İki saat kadar sonra kapı açıldığında tek kişi çıktı içeriden: Sarphansal.

Yerde, tahtın önünde ise Thesmosis III ile Arshanapal’ın ölüleri yatıyordu. Yanlarında kanlı bir hançer vardı. İçeride ne olduğu bugüne kadar tam anlaşılmış değildir.

Sarphansal, Thesmosis III ile Arshanapal’ın üzerinde anlaştıkları barış koşullarını kabul etmemiş, çıkan tartışmada öfkesine engel olamayarak babasıyla firavunu öldürmüştür.

Bu, kendisine Babil tahtına çıkmak için de olanak sağlamıştı. Yorumun tartışılan yanı, Sarphansal’ın kişiliğiyle ilgilidir. Prens, kral olmak için öz babasını öldürecek kadar hırslı bir delikanlı olsaydı, savaştan sonra hemen ülkesine dönmez, Mısır’ı da egemenliği altına alırdı.

Ayrıca, tahtta kaldığı otuz iki yıl boyunca hem kendi ulusunun hem komşu ulusların saygısını, güvenini kazanacak kadar insan haklarına saygılı, barışçıl bir yönetim sergilemezdi. İki ölümün nedeni tarihin karanlıklarında kalmıştır.

Babil ordusunun çekilmesiyle, Mısır tahtına Thesmosis III’ün on altı yaşındaki oğlu Putnamses geçti.

Yeni firavunun ilk buyruğu, babası için bir piramit yapılması oldu. Dördüncü piramit olacaktı bu. Daha önceki üç piramidin kesiştiği noktada, tam ortada yer alacaktı. “Babamla birlikte Babil kralı da oraya yerleştirilecek,” dedi Putnamses.

Bilginler, yaşlılar karşı çıktılar buna. Bir Babillinin sonsuza kadar Mısır topraklarında “yaşaması” kabul edilebilir bir şey değildi. Putnamses diretti.

Ne de olsa tanrıların temsilcisiydi o. Söylediği yapılacaktı. Piramide iki hükümdarın yanı sıra bir başka varlık daha yerleştirilecekti: Thesmosis III’ün kedisi Phuna. Ama Phuna ortalarda yoktu. Habra ile Cena bir ay önce evlenmişlerdi.

Sarayda aşçı yardımcılığı yapıyordu Habra. Cena aşçının kızıydı. Evlenmeden önce birbirlerini hiç görmemişlerdi. Aşçı, delikanlının kızını mutlu edeceğine inanıyordu.

Öneri de ondan gelmişti zaten: “Kızımla evlenir misin?” Ahçının evinde oturuyorlardı şimdi. Ahçı sürekli sarayda kalıyordu. Firavunun canı ne zaman neyi çeker, bilinmezdi. Habra ile Cena birbirlerini çok sevdiler. Ortak özellikleri olduğunu da keşfettiler kısa sürede. Bu özelliklerin belki de başında gelen, tapınmanın ötesinde bir kedi sevgisiydi.

Dört kedileri vardı. Thesmosis III’ün ölümünden sonra bu sayı beşe çıktı. Phuna, sahibini yitirince saraydan dışarı atmıştı kendini. Sezgileri aşçının evine sürükledi onu. Yaltaklanması, sevimlilik gösterilerine başvurması hiç gerekmedi.

Genç evliler Phuna’yı hemen bahçeye aldılar. Firavun Putnamses iki konuyla ilgileniyordu sadece: Piramidin yapılması ile Phuna’nın Bulunması gereken bir şey vardı. Piramit inanılmaz bir hızla tamamlandı. Yapımı, iki ay gibi kısa bir sürede bitti.

Tarihi Kısa Hikayeler

Keops’un güneyinde dev bir anıt olarak yükseldi. Ancak kedi bir türlü bulunamıyordu. Putnamses her sabah, “Babamı Phuna’sız gönderemem!” diye bağırarak kalkıyordu yatağından. Bütün gün öfkeyle soluyordu.

Sarayda kim varsa, işini gücünü bırakıp kedi aramaya çıkıyordu. Phuna’nın nerede olduğunu bilen tek kişi vardı: Habra. Bahçelerine gelen kedinin Phuna olduğunu farkındaydı delikanlı. Ama iki nedenle bunu açıklayamıyordu.

Birinci neden, kediyi sevmesiydi elbet. Ondan ayrılmanın kendisi kadar Cena’yı da üzeceğini biliyordu. İkinci neden, korkuydu. Phuna’nın kendilerinde olduğunu açıklarsa, firavun onları yaşatmazdı. Cena pek öyle düşünmüyordu.

“Bize bu sabah geldiğini söylesek,” dedi, “belki o zaman firavun bizi ödüllendirir.” “Putnamses bütün tanrıların çılgınlıklarını kendinde toplamış biri,” dedi Habra. “Ne yapacağı belli olmaz. Evet, ödüllendirebilir de.

Ama büyük olasılıkla öfkesinin kurbanı oluruz. Yitirilen zamanın acısını bizden çıkarır.” Kuyruğunu yalayan kediye baktı. “Sen bundan vazgeçebilecek misin, Cena?” Ama Phuna bulunacaktı. Sarayın okçularından biri onu evin bahçesinde gördü.

Bir saat sonra kediyle birlikte Habra ile Cena da firavunun karşısındaydı. Gülüyordu Putnamses. Kahkahalar atıyordu. “Üçü de diri diri piramide yerleştirilecek!” diye bağırıyordu keyifle. Kimse ağzını açıp bir şey söyleyemedi.

Cena’nın babası bile. Ne yapsa firavunun kararını değiştiremeyeceğini biliyordu. Sadece başrahip, “Tanrıları öfkelendirebilir bu,” diyecek oldu. On altı yaşındaki firavun, çocukluğun, ilk gençliğin ötesinde bir güçle tahtından fırlayıp hançerini boğazına sapladı başrahibin.

“Timsahlara atın. Ölüsü bile Karfan’da dirilemesin.” Sonra yine kahkahalar atmaya başladı. Thesmosilis, Arshanapal, Phuna, Habra, Cena dördüncü piramide yerleştirildiler.

Uzun ama sessiz bir törenden sonra çıkışlar kapatıldı, sıvandı. O akşam, gün boyu süren sessizliğini yeniden bozdu firavun. Durup dururken gülmeye başladı. Gülmeler kahkahaya dönüştü sonra, bütün gece kesilmedi.

Saraydakiler, Putnamses’in dengesiz biri olduğundan zaten kuşkuluydu. Bu kuşkular kısa sürede silindi. Hepsi biliyordu: Gerçekten dengesizdi firavun.

Mısır Piramit Efsaneleri

Tanrılar, Mısır ulusunun işlemiş olduğu kim bilir hangi suçu cezalandırıyordu şimdi. O ceza birdenbire Putnamses’e yöneldi bir akşam. Firavun yemekten sonra çığlıklar atarak kıvranmaya başladı. Ağzından köpükler saçarak can verdi.

Ahçının yemeğe kattığı zehirle. Yaşlı adam kızıyla damadının öcünü almıştı. Firavunun ölüm haberini alınca gülümsedi, hançerini çıkarıp kendi boğazını kesti. Tahta Putnamses’in amcası Shapursis geçti. Yeni firavun ilk buyruğunu verdi: “Tanrıların bile istemediği bu çılgını Nil’e atın,” dedi.

Ne kadar çılgın olursa olsun, bir firavunun timsahlara sunulması yakışık alır mıydı? “Atılacak,” dedi Shapursis. Sonra ikinci buyruğunu bildirdi: “Piramit yıkılacak.” Ya içindekiler? “Piramit yıkılacak. Yok edilecek. Kral Arshanapal Babil’e gönderilecek. Ötekiler yakılacak.

Dumanlar tanrılara daha tez ulaşmalarını sağlar.” İki ayda yapılan piramit beş günde yıkıldı. Yine üç piramit kaldı kumlar üstünde. O arada ilginç bir şey oldu: Dört insanın ölüsü çıkarıldı; ama kedinin ölüsü bulunamadı.

Yeni firavun, Phuna’nın bir heykelini yaptırıp sarayın kapısına koydurdu. Bu olaydan sonra da kediler, Mısır’da kutsal varlıklar olarak görülmeye başlandı.


Antik Mısır Hikayeleri ile Antik Mısır‘ın gizemli dünyasına bir yolculuk. Firavunlar, piramitler ve efsanelerle dolu bu kurgusal hikaye, Mısır tarihine ve mitolojisine meraklı herkes için benzersiz bir deneyim sunuyor. Kutsal kedilerin gizemini ve firavunların ihtişamını Beğendiğinizi ümit ediyoruz. Yorumlarınız Bizim için Çok değerli yorumlarınızı bekliyoruz.


Hikayeler Kategori

Kısa Hikayeler
İbretlik Hikayeler
Dini Hikayeler
Başarı Hikayeleri
Korku Hikayeleri
Gerçek Yaşam Hikayeleri
Sizden Gelen Hikayeler 
İngilizce-Türkçe Hikayeler
Yaşam Tadında Kısa Hikayeler (Youtube)

İlginizi Çekecek Hikayeler

Bir Cevap Yaz

Bir Cevap Yaz

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi *