«
  1. Anasayfa
  2. Dini Hikayeler
  3. Hz. Adem ve Hz. Havva Hikayesi

Hz. Adem ve Hz. Havva Hikayesi

Hz. Adem ve Hz. Havva hikayesi

Hz. Adem ve Hz. Havva Hikayesi /

Kur’an-ı Kerim’den Dini Hikayeler

Kur’an-ı Kerim’de, Hz. Adem ve Hz. Havva hikayesi gibi pek çok ibret verici dini hikaye bulunmaktadır. Bu kurandan dini hikayeler insanların doğru yoldan sapmamasına ve Allah’ın emirlerine uymalarına yardımcı olan hikayelerdir.

Bu ibretlik dini hikaye, insanların Allah’ın emirlerine uymalarının önemini ve şeytanın yanıltmasından kaçınmaları gerektiğini anlatmaktadır.  ibretlik kıssa mızı hikaye videomuzdan dinleye bilirsiniz.

Hz adem ve Hz havva


Çok, ama çok eski zamanlarda, içinde yaşadığımız dünyayı düzenleyecek henüz hiç bir canlı yaratılmadan önce, Allah Teâlâ, kendi varlığını ve birliğini tanısın, yeryüzünü şenlendirsin, eksin, biçsin, diksin, binalar yapsın, yollar açsın diye insanı yaratmak istedi.

Ve meleklerine:

“-Kesinlikle Ben yeryüzünde bir «halîfe» (Allah adına hükmedecek bir varlık) yaratacağım.” dedi. Melekler:

“-Ey Rabbimiz! Biz seni, bütün eksik sıfatlardan uzak ve her türlü üstün özelliklere sahip büyük bir yaratıcı olarak kabul ediyoruz. Sana hamd ediyoruz, verdiğini nimetlere teşekkür ediyoruz. Bütün varlığımızla kendimizi sadece sana kulluk yapmaya

adıyoruz. Şimdi sen yeryüzünde kötülük yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın?” diye sordular.

Allah, onlara:

“-Şüphesiz, sizin bilmediğiniz şeyleri ben bilirim.” buyurdu.

Melekler sustular ve birbirlerine:

“-Elbette ki bizim Rabbimiz her şeyi bilir, hiç faydası olmayan bir canlı yaratmaz!” dediler.

Allah, meleklere buyurdu:

“-Ben, balçık çamurundan bir insan yaratacağım. Şekillendirip ona ruhumdan üfleyip can verdiğim zaman hepiniz ona saygıda bulunacak ve secde edeceksiniz.”

Melekler:

“-Emrin başımız üzerine, Senin her emrine boyun eğmek boynumuza borçtur, yâ Rabbi!” dediler. Lâkin şeytan, bu sözden hoşlanmadı. Kendini beğenmişin biri idi. Allâh’ın yaratıkları arasında kendisinin en üstün olduğunu zannederdi.

Şeytan dedi ki:

“-Âdem’in aslı topraktır. Ben ondan daha üstünüm. Çünkü ben ateşten yaratıldım. Ateş ise, topraktan daha üstün ve şereflidir.”

Allah, Hazret-i Âdem’e ruhundan üfledi. Tastamam canlı bir insan oldu. O zaman melekler, Hazret-i Âdem’e secde ettiler. Saygılarını gösterdiler. Yalnız şeytan kibirlendi, böbürlendi. Kendini Hazret-i Âdem’den üstün gördü. Allâh’ın emrine karşı geldi ve kâfir oldu.

Allah, Şeytana:

“-Ben sana emrettiğim hâlde Âdem’e secde etmekten seni alıkoyan nedir?” diye sordu.

Şeytan:

“-Ben, ondan daha hayırlıyım. Sen, beni ateşten, onu

ise çamurdan yarattın.” dedi.

Şeytanın bu isyankâr ve dik başlı hareketi, Allâh’ı gazaba getirdi ve onu cennetten kovdu.

“-Çık oradan!..” dedi Allah. “Hem Cennette olacaksın, hem de kibirlenip böbürleneceksin. Böyle şey olamaz!” dedi.

Şeytan:

“-Ey Rabbim!” dedi. “Madem Sen, beni Âdem’in yüzünden cennetten kovdun. Ben de ona ve onun neslinden gelecek insanlara, elimden gelen her türlü kötülüğü yapacağım. Onlara kötü şeyler ve ahlâk dışı işler öğreteceğim.”

Allah buyurdu:

“-Ey Şeytan! Ben, Âdem’e ve onun çocuklarına akıl gibi bir nimet verdim. Onlar, akıl sayesinde iyiyi kötüden, haklıyı haksızdan ayırt ederler. Onlardan bu nimeti yerinde kullanmayıp da sana uyan olursa, o sorumludur. Ben onu cezalandırırım. Fakat sen şunu iyi bil ki, akıllı ve ahlâklı kullarımı aslâ doğru yoldan saptıramazsın. Onlar, akıllı hareket ettikçe senin onlara hiçbir zararın olamaz.”

Allah, meleklere, Hazret-i Âdem’in kendilerinden daha bilgili olduğunu öğretmek istedi. İnsanı şerefli, itibarlı biri olarak yarattığını bildirdi. Daha sonra da meleklere, yeryüzündeki çeşitli kuş ve hayvanları göstererek:

“-Eğer siz de birçok şey hakkında bilgi sahibiyseniz, şu hayvanların isimlerini söyleyin, bakalım!” dedi. Melekler:

“-Ey Rabbimiz! Biz Seni, Sana lâyık olmayan sıfatlardan daima uzak tutarız. Sen eksik ve faydasız iş yapmazsın. Senin bize bildirdiğinden başka, bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphe yok ki, ilmi ile her şeyi bilen âlim, hikmeti ile her yaptığını yerli yerinde yapan hâkim, ancak Sensin Sen!..” dediler. Allah:

“-Ey Âdem!” dedi. “Gel, şunların isimlerini meleklere haber ver.”

Hazret-i Âdem, kendisine gösterilen her hayvanın ve her kuşun isimlerini haber verince, Allah, meleklere:

“-Gördünüz mü? Ben size göklerin ve yerin gizli olan şeylerini ben bilirim. Sizin açığa vurduğunuz şeyleri de, gizlemiş olduğunuz şeyleri de Ben bilirim, demedim mi?” buyurdu.

Allah, Hazret-i Âdem’i cennete koydu. Âdem orada yalnız yaşamaya başladı. Cennetin meyvelerinden yiyor, nehirlerinden sular içiyordu.

Fakat görüşüp konuşacak, yalnızlığını giderecek, kendi cinsinden hiç kimseyi bulamıyordu. Çünkü ondan başka bir insan yoktu.

Allah, ona merhamet etti. Onu yalnız yaşamaktan kurtaracak, kendi cinsinden ona bir eş yaratmak istedi.

Hazret-i Âdem uykuya vardı. Uyandığı zaman daha önce görmediği bir kadını yanında oturur gördü.

Hayretle ona baktı ve seslendi:

“-Sen kimsin, senin adın ne?”

Kadın ona:

“-Ben? Ben bir kadınım. Fakat ismimi ben de bilmiyorum.”

Hazret-i Âdem, onu sevinçle süzdü. Hareket ettiğini, hayat taşıyan bir cisim olduğunu görünce:

“-Sen Havva’sın…” dedi.

Melekler, Hazret-i Âdem’in yanına geldiler. Onun bilgisini öğrenmek maksadıyla ondan yanındaki kadının ismini sormak istediler:

“-Ey Âdem! Bunun adı nedir?” dediler. Hazret-i Âdem onlara:

“-Bunun adı Havva’dır.” dedi.

Hz. Adem ve Hz. Havva , beraberce cennette emniyet ve huzur içinde yaşıyorlardı. Her istediklerini yiyip içiyorlar, herhangi bir kaygı ve güçlük çekmiyorlardı.

Allah, Hazret-i Âdem’e:

“-Ey Âdem!” dedi. “Sen ve eşin, cennette rahatça yaşayın. Cennet nimetlerinden hangisini canınız çekiyorsa ondan bol bol yiyin. Sadece şu ağaca sakın ha yaklaşmayın!.. Sonra zâlimlerden olursunuz!”

Allah onlara, tek bir ağaç dışında bütün cennet ağaçlarını ve her türlü nimeti vermişti. İnsana kendine hâkim olmasını öğretmek ve onu denemek için de o tek ağacın meyvesini yemeyi yasakladı. Böylece insan iradesine sahip olmayı öğrenecekti.

Onlar da Allâh’ın emrini tuttular, cennetin bütün nimetlerinden faydalanarak mutluluk ve neşe içinde orada yaşadılar.

Allah, Hazret-i Âdem’e şeytandan sakınmasını, onun şaşırtıcı sözlerine kanmamasını bildirmişti. Çünkü Allah, şeytanın, Hazret-i Âdem ile Havva’dan hoşlanmadığını, onlar için daima kötü şeyler düşündüğünü biliyordu.

Hazret-i Âdem’e:

“-Ey Âdem!” dedi. “Şeytan senin ve eşinin gerçek ve amansız bir düşmanıdır. Bu düşmanlığı sebebiyle sakın sizi cennetten çıkarmasın. Sonra pişman ve perişan olursunuz. Sizin için cennette aç ve açık kalmak, susamak yok!. Rahatınızı kaçıracak bir sıcaklık da yok. Her şeyi gönlünüzce kullanabilirsiniz.”

Hazret-i Âdem ile Havva, böylece cennette rahat bir şekilde yaşadılar. Şeytan ise onların bu mutluluğunu kıskanıyor, onları cennetten uzaklaştırmak için durmadan tuzaklar kuruyor, planlar yapıyordu.

Nihayet bir fırsatını buldu. Onların yanına sokuldu:

“-Ey Âdem! Sana, cennette sonsuza kadar yaşamanın yolunu göstereyim mi?” dedi.

Hazret-i Âdem ona döndü. Ne demek istediğini sordu.

Şeytan, Hazret-i Âdem’e, Allâh’ın yaklaşmamalarını emrettiği ağacı gösterdi.

“-Eğer o ağacın meyvesinden yerseniz, sonsuza kadar cennette kalırsınız!” dedi.

Hazret-i Âdem, şeytanın bu sözüne kulak vermedi. Şeytanı yanından kovdu. Ancak şeytan yılmadı. Ümidini kesmedi. Tekrar döndü:

“-Rabbimiz, melek olursunuz veya cennette sonsuza kadar kalırsınız diye bu ağaca yaklaşmanızı size yasakladı. Bunu biliyor musunuz?” dedi.

Hazret-i Âdem yine kulak asmadı ve hemen oradan uzaklaştı. Şeytan arkasından koştu ve yemin etti: “-Dediğime inanın. Allâh’a yemin ederim ki, ben gerçekten sizin iyiliğinizi istiyorum.” dedi.

Şeytan, bu kadar kuvvetli yemin edince, Hz. Adem ve Hz. Havva kara kara düşünmeye başladılar. Nasıl olur da bir kimse yalan yere Allâh’ın adına yemin edebilir?

“-Herhalde bu doğru söylüyor.” dediler.

Daha sonra da Allâh’ın “Sakın yaklaşmayın!” diye yasakladığı o ağacın meyvesinden yediler. Meyve daha midelerine varmamıştı. Bir anda çırılçıplak kaldılar.

Üstlerinde, başlarında elbise nâmına hiç bir şey kalmadı. Çok utandılar, ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Hemen çevresinde gördükleri muz ağacının geniş yapraklarıyla üstlerini başlarını örttüler. Allah’tan utandılar, nereye kaçacaklarını şaşırdılar.

Çünkü Allah onların her hâlini görüyordu. Ve onlar, Allâh’ın yasaklamış olduğu ağacın meyvesini yemişlerdi.

Allah, Hazret-i Âdem’in kaçtığını görünce ona:

“-Ey Âdem!” dedi, “Benden mi kaçıyorsun?” Hazret-i Âdem:

“-Hayır, yâ Rabbi! Senden nereye kaçabilirim? Senden utanıyorum. Utandığımdan ne yapacağımı bilmiyorum!” dedi.

Allah, Hazret-i Âdem’e:

“-Ey Âdem!” dedi. “Ben size o ağacı yasaklamamış mıydım? O ağaçtan yemeyeceksiniz dediğim halde niçin yediniz?”

Hz. Adem ve Hz. Havva :

“-Bizi bağışla. Kusur ve günahımızı affet yâ Rabbi.” diyerek suçlarını itiraf ettiler.

Allah onlara:

“-Ben size emrettim. Benim emrimi dinlemediniz.” dedi.

Hz. Adem ve Hz. Havva :

“-Ey bizim Rabbimiz! Biz, kendimize kötülük yaptık. Eğer sen bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen, bizim hâlimiz nice olur? En büyük zarar ve felâket içinde kalanlardan olacağız!..” dediler.

Allah Teâlâ, Âdem’e:

“-Ey Âdem! Sana cennet verdim. Her istediğini orada sana bol bol ihsan ettim. Verdiğim bunca nimetler sana yetmiyor muydu da o ağaçtan yedin!..” dedi.

Hazret-i Âdem:

“-Yüce şânına yemin ederim ki, ey Rabbim; bir kimsenin senin yüce ismini anarak yalan yere yemin edeceğine düşünmemiştim!..” dedi.

Allah, ona:

“-Yüce şânıma yemin olsun ki, ey Âdem! Sen artik yeryüzüne ineceksin. Orada sıkıntı ve güçlükler göreceksin. Çalışarak hayatını kazanacaksın!” dedi. Hazret-i Âdem:

“-Ey Rabbimiz! Senin affına sığınırız. Bizi bağışla…” diye yalvardı.

Allah Teâlâ, Âdem, Havva ve Şeytan’a hitap ederek:

“-Birbirinize düşman olarak yeryüzüne inin. Sizi tekrar toplayacağım kıyamet gününe kadar, yeryüzünde yerleşip geçinin!” dedi.

Hazret-i Âdem, Allâh’ın kendine öfkelenmesinden ve onu, şeytan gibi, cennetten kovmasından dolayı çok üzüldü, çok ağladı. Yaptığına pişman oldu. Nihayet

Rabbi ona merhamet etti.

Hazret-i Âdem, nasıl tevbe ve istiğfar etmesi gerektiği konusunda, Rabbinden emirler aldı. Onları yerine getirdi. Allah da tevbesini kabul etti. Çünkü tevbeleri kabul eden ve esirgeyen, O’dur.

Hz. Adem ve Hz. Havva Hikayesi olan Kur’an-ı Kerim’den Dini Hikaye okudunuz, Lütfen Düşüncelerinizi Yorumlara Yazarmısınız , Yorumlarınız Bizim İçin önemli.


” Hz Adem ve Hz Havva Hikayesini Okudunuz, hikayemizle ilgili düşüncelerinizi bizimle paylaşın! Hikayelerimizin size kattığı anlam ve duyguları bizimle paylaşarak bu büyülü dünyayı hep birlikte daha da renklendirelim. Yorumlarınızı merakla bekliyoruz!


 Diğer Hikayelerimizi de Keşfedin!

DERVİŞİN DUASI
İYİLİK VAKTİ
Bişr-i Hafi Hazretleri-Allah Dostlarının Hayat Hikayeleri
MA’RUF-ı KERHİ HAZRETLERİ – Allah Dostlarının Hayat Hikayeleri
HACI BAYRAM VELİ – Allah Dostlarının Hayatları
ALLAH’IM ANNEME CEZA VERME
İhlaslı AmelHASAN-I BASRİ – Dini Kıssadan Hisse
Hz. Adem ve Hz. Havva Hikayesi
Allah’ın Hikmeti (İbretlik Dini Hikayeler)
Başka Dua Bilmezmisin ?
Gerçek Tevekkül


Hikayeler Kategori

Kısa Hikayeler
İbretlik Hikayeler
Dini Hikayeler
Aşk Hikayeleri
Başarı Hikayeleri
Gerçek Yaşam Hikayeleri
Sizden Gelen Hikayeler
Yaşam Tadında Kısa Hikayeler (Youtube)

İlginizi Çekecek Hikayeler

Bir Cevap Yaz

Bir Cevap Yaz

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi *