«
  1. Anasayfa
  2. Kısa Hikayeler Oku
  3. Kara Geçit: Korkunç Cin Hikayeleri

Kara Geçit: Korkunç Cin Hikayeleri

cin hikayeleri

Kara Geçit: Korkunç Cin Hikayeleri

Bu Cin hikayeleri, köyde yaşadyan bir dul kadının karşılaştığı paranormal olayları ve ona musallat olan gizemli bir cinin hikayesini anlatıyor. Geceleri yankılanan korkunç sesler, gölgelerdeki hareketler ve açıklanamaz olaylar. Gerçek korku hikayeleri, paranormal deneyimler ve dini inançların iç içe geçtiği bu yaşanmış hikaye, sizi korkunç gerçeklerin dünyasına davet ediyor. Köyde yaşayan bir köylü kızı olarak, bu korkunç ve gerçek olayları paylaşarak, cin hikayelerinin sadece masallardan ibaret olmadığını gösteriyorum. Dul bir kadının yaşadığı bu korkunç hikayeyi okurken, paranormale ve bilinmeyene dair anlayışınız derinleşecek.


2001 yılıydı, yeni evliydim. Eşim Uğur’la kaçarak evlenmiştik, ikimizin de ailesi bizi reddetti. Kızım Neslihan’a hamileydim. O yıllarda baş gösteren ekonomik kriz, eşim Uğur’un iş yerini vurmuştu. Çoğu gün eve geldiğinde siftah bile yapmadığını söyleyip üzülüyordu. Günden güne eriyordu, düğün borçları, doğacak bebeğimizin ihtiyaçları derken…

Uğur bunalıma girmişti. Bebeğimizin doğumuna iki ay kala canına kıydı. İş yerinde kendini asmıştı. Üzüntüden neredeyse erken doğum yapacaktım. Bu hayatta, doğmamış bebeğimle yalnız kalmıştım. “Nereye giderim, ne yaparım?” diye düşünürken, taziyeye gelen akrabalarımdan Meryem nine , beni köye gelmem konusunda ikna etti.

Köyde kimsem kalmamıştı ama yapacak başka bir şeyim yoktu. Çaresiz köye gittim. Meryem nine de bana bir oda verdi. Çocukları ya evlenip gitmiş ya da şehirlerdeydi. Evini paylaşmıştı benimle. 5 tane keçisi vardı, onlarla meşgul oluyordu. Doğum zamanı geldiğinde sağ olsun, beni hastaneye götürdü ve Neslihan’ımı doğurdum.

Babasız geldi dünyaya meleğim. Kendimi toparladıktan sonra köye döndük. Neslihan’ın büyürken geleceğimiz konusunda hep endişeliydim. Gecelerce ağladım, düşündüm ama bir çıkış yolu bulamadım. Bir gece, Neslihan’ı emzirdikten sonra pencereden dışarı bakmaya başladım, uzaklara dalmıştım. Yine pencerenin önünden bir karartı geçti.

Önce göz yanılmasıdır, uykusuzluktandır desem de, 5 saniye sonra penceremde beliren karartıyı görünce istemsizce çığlık attım. Kızım ağlamaya başladı. Meryem nine nefes nefese koşup geldi. “Ne oldu kızım?” dedi.

Pencereyi gösterdim ona ama o karartı çoktan kaybolup gitmişti. Meryem nine beni sakinleştirdi, kızımı da sallayıp uyuttu. “Korkma kızım, hayal görmüşsündür,” dedi. O gece içimdeki korkuyu bir türlü atamadım. Çünkü hayal değildi.

Aradan birkaç gün geçmişti. Meryem nineyle köyü dolaşıyorduk, karşımıza bir adam çıktı. Meryem  nineye selam verdi ama o selamı almadı. Adamın pis bakışlarından anlamıştım neden selamının alınmayacağını.

Azıcık ilerleyince Meryem nine arkasına baktı ve bana, “Bu adamı gördüğün yerde yolunu değiştir kızım,” dedi. “Tamam nine,” dedim. “Neden diye sormayacak mısın?” dedi. “Yok, anladım, pis bakışlarından,” dedim. “Aferin kızım,” dedi.

Eve döndüğümüzde adamın yaptığı sapıklıkları anlattı. Kocası şehre çalışmaya giden bir kadına musallat olmuş. Güzel bir dayak yemiş ama uslanmamış, sonra başka bir kadına daha. Bütün köy bilir bu adamın ne mal olduğunu ama kimse bir şey diyemezmiş. “Neden?” dedim. Babasından tarlaları var, bir sürü, kendini bir şey sanıyor. Halbuki şerefsizin önde gideni. Adamın nasıl bir sapık olduğunu anlamıştım o gün.

Geçen günlerde birkaç kez karşıma çıktı. Konuşmaya çalıştı ama tek kelime etmedim, yüzüne dahi bakmadım. Onu gördüğüm yerde yolumu değiştirdim ama peşimi bırakmıyordu. Meryem ninenin keçilerini yaydırırken bir gün yine karşıma çıktı. Bana yaklaşmaya çalışırken koşmaya başladım. O anda başındaki yazmayı yakaladı ama neyse ki elinden kurtulmuştum.

O uzaklaştıktan sonra keçeleri toplayıp eve döndüm. Dönerken başımda yazma olmadığını ve koştura koştura gittiğimi gören köylüler, “Hayırdır, ne oldu?” diye sordular ama cevap vermeden koştum.

Artık geceleri tetikte beklemeye başladım. O sapık bana dadanacaktı, bunu biliyordum. Bir gece yine pencereden dışarıya kontrol ederken gözüm dışarıdaki ağacın arkasına takıldı, sanki orada da biri vardı ve buraya doğru bakıyordu. Hemen pencereden uzaklaştım. İçime bir korku girmişti. Odanın içinde dönüp duruyordum. Az sonra tekrar bakmaya karar verdim.

Pencereye doğru yaklaştığımda orada kimse yoktu. Dikkatlice bakarken birden pencerenin diğer tarafında, tam dibimde büyük bir karartı oluştu. Yine çığlık atarak kendimi geriye attım. Meryem nine yine koştu. “Kızım, neler oluyor sana, böyle nedir bu halinde?” de korktum, yine orada bir şey vardı, dedim. Yine baktı ama bir şey görünmüyordu.

Delirecektim artık. Peşimdeki sapıktan da korkayım yoksa bu karartıdan mı anlayamamıştım. Sabaha kadar geçen uykusuz geceler beni paranoyak yapmıştı. Sürekli pencereleri, kapıyı kolluyordum. Geceleri yanıma sopa veya bıçak koyuyordum. Kızıma sarılıp uyumaya çalışıyordum.

Derken bir gece, uyurken çalan kapı ile yerimden fırladım. Meryem ninenin açmasını bekledim ama o uyanmıyordu. Kapı çalmaya devam ediyordu. Kalkıp kapıya gittim. “Kim o?” dedim. Dışarıdaki ses, Meryem ninenin elinde, “Aç kızım, benim,” dedi.

Hemen açtım kapıyı. “Hayırdır, ne işin var dışarıda?” dedim. “Keçilere bakmaya gitmiştim, kapı kapanmış,” dedi. Arkamı dönüp odama gidecektim ki bir şey takılmıştı aklıma. Gecenin bu vakti Meryem nine keçilere neden bakmaya gitsin ki? Geri dönüp arkama baktım.

Meryem yine yoktu kapıda, sonuna kadar açıktı. Etrafa baktım. “Meryem nine?” dedim, ses yoktu. Odasının kapısına doğru yavaşça ilerledim. Kalbim yerinden çıkacaktı neredeyse. Kapıyı yavaşça açtım, Meryem nine derin bir uykuda yatağında mışıl mışıl uyuyordu. Beynimden vurulmuşa döndüm, etrafa bakıyordum ama tekrar karşıma çıksa ne yapacağımı bilmiyordum.

Kapıyı kapattım ve hemen kızımın yanına koştum. Odaya girdim ve Neslihan’ı kucağıma aldım. Odanın kapısı yavaş yavaş kapanmaya başlayınca, arkasındaki karartı ile yüz yüze kaldım. Bir yüzü yoktu, elleri bacakları da yoktu ama orada duran bir karartı vardı. Nefesim kesilmişti, korkudan sesimi bile çıkaramadım.

Yaklaşık on saniye kadar göründü ve sonra kendi kendine yok olup gitti. Nefesimi bıraktım, birden ağlamaya başladım. Bu olanlar neydi böyle? Bu karartı neydi? Meryem nine nakılığında gelen bir cin miydi yoksa? “Aman Allah’ım ben ne yapacağım şimdi?” diye dövünüp duruyordum, sabaha kadar gözümü kırpmadım. Sabah, Meryem nineye, “Gece sen hiç kalktın mı?” diye sordum.

“Yok kızım,” dedi. “Dışarıda çıkmadın değil mi?” dedim. “Yok kızım, neden çıkayım?” dedi. “Tamam nine,” dedim. “Ne oldu? Neden sordun?” dedi. Tam anlatacağım sırada kapımız çaldı, Meryem nine ile  gidip baktı. Gelen komşulardı. Bana, “Geçen gün neden öyle saçın başını açıp koştur koştur gidiyordun?” diye sordular.

“Yazmam bir yere takılmıştır, Neslihan’ı emzirmem lazımdı. Ben de koştur koştur eve geldim,” dedim. Laflarının altında yatan şeyi aslında çok iyi biliyordum. “Cezmi de senin peşinden ayrılmıyor. Sen nereye gittin oraya,” dedi biri. Meryem nine yine çılgına döndü. “Bre dedikoducular kalkın gidin evimden, kalbinizi kırmayayım,” dedi. Kadınlar çıkıp gitti. Meryem nine, “Doğru mu?” diye sordu.

Bende, “Evet nine,” dedim ve olanları anlattım. “Tamam kızım, bir daha tek başına bir yere gitmek yok. Ben o imansızın yapacağını bilirim,” dedi ve çıkıp gitti. Bir saat sonra geri geldi, yüzü kıpkırmısıydı. “Ne oldu? Ne?” dedim. “Boş ver,” dedi. “Yok, bir şey olmuş, anlat,” dedim. “Ben anlatmasam zaten duyacaksın. Cezmi’ye, ‘Kızımın peşini bırak,’ dedim.

O da bana, ‘Biz onunla gizli gizli buluşuyoruz, mercimeği fırına verdik bile,’ dedi. Bunu duyunca yalan yalan diye çığlıklar atmaya başladım. Meryem nine yine, “Biliyorum kızım, yalan. Ben o adamın ciğerini bilirim,” dedi ama ben artık kopmuştum. Sinir krizi geçirdim, zor sakinleştim. Bir insanın nefretine bu kadar kolay çamur atılabilir miydi?

O gece sabaha kadar uyumadım. Gece sinirden evin içinde dönerken bahçede birinin olduğunu fark ettim. Eğer bu Cezmi ise, kafasını kırmaya yemin etmiştim. Elinde kalınca bir kürek sapı aldım ve beklemeye başladım. Kapının ardından sesler geliyordu, sanki kapıyı açmak istermiş gibiydi. Ben de kapıyı açtım, tam odunu kaldırmıştım ki karşımda gördüğüm şeyle elim ayağım put kesildi.

Yine o kararttı, şahlanmış bir at gibi duruyordu karşımda, kocamandı. Odun elimden düşüverdi, o anda o karartı sanki beni bir kolumdan yakalamış gibi çekiştirmeye başladı. Yere düştüm, sürüklenmeye başladım, bağırıyordum ama sesimi duyan yoktu. Sürüklenirken üzerimdeki kıyafetler de sıyrılıp çıkıyordu. Köyün içinde kıyafetleri parçalanmış şekilde çığlıklar atıyordum.

En sonunda, “Allah’ım kurtar beni,” dedim. Olduğum yere yığıldım, beni bırakmıştı. Ağlamaya başladım, dizlerim parçalanmıştı. Etrafıma baktım, o karartı etrafımda dönüyordu ama yaklaşamıyordu, sonra kayboldu. Köylülerden birkaç kişinin bana doğru koştuğunu gördüm. Pijamamın alt kısmı sürüklenirken çıkmıştı, üstü de parçalanmıştı, her yerim açıktaydı.

Korkuyu unutup utancımdan eve doğru koşmaya başladım. Dizlerimin ve vücudumdaki diğer yaralarımın acısını unutmuştum. Evin kapısına vardığımda Meryem yine çıktı. “Kızım, bu ne halde?” dedi. Hemen içeri attım kendimi, arkamdan köylüler dolaştı evin önüne. Meryem nine kapıyı kapattı. “Ne oldu kızım?” dedi. Ben koşup Neslihan’a baktım, ışıl ışıl uyuyordu.

“Kızım, Meryem nine , bu ne hal? Ne oldu?” diye ağlıyordu. Biraz su içip sakinleşmeye çalıştım. Elim ayağım titreye titreye olanlara anlattım. Dışarıdaki köylüler de dağılmıştı. Meryem nine çok korkmuştu. Üzerimi değiştirdim, yaralarıma merhem sürdüm. Sabaha kadar korku içinde bekledim. Sabah kalkıp Meryem nineye baktım, salonda kanepede eli yana düşmüştü.

Yanına koştum ama bedeni soğumuştu, ölmüştü. Komşulara haber verdim. Herkes bana kötü kötü bakıyordu. Cenazede herkes bana, “Senin yüzünden öldü,” dedi. Ağlamaktan harap olmuştum.

Meryem nine öldükten üç gün sonra köylü kapıma dayandı, evi taşlamaya ve türlü hakaretler etmeye başladılar. Eve ateşe vereceklerinden korkuyordum. Neslihan’ı aldığım gibi arka pencereden dışarı kaçtım, Dağa doğru gitmeye başladım. Hem korkuyor hem de ağlıyordum.

Yaklaşık bir saate hiç durmadan tırmandım. Sabahı bekleyebileceğim bir yer aradım. Bir kayanın altına saklandım. Burası yarım mağara gibiydi. Soğuktan titriyordum. Bir müddet sonra karşıma o karartı çıktı, nutkum tutulmuştu. Bir anda kendimden geçmiştim. Artık bebeğime bir zarar vermesinden korktum ve var gücümle koşmaya başladım. Ancak ne tarafa koşsam da karşıma çıkıyordu.

Pes etmedim, bebeğim kucağımda ağlıyordu. Ben de ağlamaya başladım. Kaçarken ayağım boşluğa geldi ve yüzüstü yere yuvarlandım. Bebeğimin üstüne düşmemek için çabaladım. Neyse ki ona bir şey olmamıştı. Kafamı kaldırdığımda o karartı dibimdeydi. Gözlerimi kapattım, artık başıma ne gelecekse gelsin diyordum.

Ağlamaya ve içimden dua etmeye başladım. “Allah’ım beni kurtar, beni ve evladımı bağışla” derken, sert bir rüzgar esti. Bir anda gözlerimi açtığımda o karartı yoktu. Neslihan Hanım’a baktım, ayağa kalkıp yürümeye başladım. Ne kadar yürüdüm bilmiyorum. Sabaha karşı köye indim, evin kapısı kırılmış, evde dağıtılmıştı birkaç parça eşya.

Alıp evden çıktım, bir daha o köye dönmemek üzere terk ettim orayı. Annem ve babam beni affetti. Anneme olanları anlattım. Beni bir hocaya götürdü, bir muska verdi. Hocam, hala taşıyorum. Neslihan’ım 22 yaşına geldi, şimdi üniversitede. Allah herkese onun gibi bir evlat nasip etsin.


Korku Hikayeleri bölümümüzde sizler için hazırladığımız. Cin hikayeleri mizden, ” Kara Geçit: ” isimli Korkunç Cin Hikayeleri ni Beğendiğinizi ümit ediyoruz. Yorumlarınız Bizim için Çok değerli yorumlarınızı bekliyoruz.

Bu Korku Hikayelerimizi Okudunuz mu?


Hikayeler Kategori

Kısa Hikayeler
İbretlik Hikayeler
Dini Hikayeler
Başarı Hikayeleri
Korku Hikayeleri
Gerçek Yaşam Hikayeleri
Sizden Gelen Hikayeler 
İngilizce-Türkçe Hikayeler
Yaşam Tadında Kısa Hikayeler (Youtube)

İlginizi Çekecek Hikayeler

Bir Cevap Yaz

Bir Cevap Yaz

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi *