«
  1. Anasayfa
  2. Masal Oku
  3. ALLAH’IN YARDIMI

ALLAH’IN YARDIMI

dini çocuk masalları

ALLAH’IN YARDIMI / Dini Masallar

Dini Masallar kategorimizde sizlere “Allah’ın Yardımı” isimli çocuklar için dini hikayeler sunmak istiyorum. Eğitici dini masallar oku mak, Türkçe masallar dinlemek çocukların ahlaki ve manevi açıdan gelişimine destek olacaktır. Masal oku mak ve okuduğunuz dini masallar ı dinlemek  için Bizden ayrılmayın.


Başarım ancak Allah’ın yardımı iledir. Ben sadece ona tevekkül ettim ve sadece ona yöneliyorum. (Hud Suresi, 88. ayet)

Ahmet, odasına dolan çiçek kokularıyla uyandı. Aceleyle üstünü giyindi ve bahçeye indi. Dandi ile vakit geçirmeye başladı. Dandi, onun köpeğinin adıydı. Alındığında çok küçüktü.

Sahibinin onu her gün dövmesinden rahatsız olmuşlardı. Bir gün sahibi Dandiyi, birkaç gün sizde kalsın, diyerek Ahmet’in babasına bıraktı. O günden beri de Ahmetlerle beraber yaşıyordu.

Biraz ürkekti Ahmet’in köpeği. İnsanlardan korkuyordu, birisi elini aniden kaldırdığında bir köşeye sinip kalıyordu. Ahmet Dandi’yi çok seviyordu. Onunla dertleşiyor, ona çiçeklerin güzelliğinden, kuşların cıvıltısından söz ediyordu. Sanki anlıyormuş gibi…

Bu sabah iyi ki Dandi var, dedi kendi kendine. Şimdi kiminle oynayacaktım. Sonra bahçelerindeki ağaçlara konan kuşların seslerini fark etti. Kuş cıvıltıları onu çok mutlu etti.


ALLAH’IN YARDIMI / Dini Masallar * Masalımızı dinlemek istermisiniz?

Allahın Yardımı


Annesinin bahçeye diktiği çiçeklerin kokusu da hafif esen rüzgârla yayılmıştı. Her biri de ayrı güzellikteydi. Allah’ım her şeyi ne kadar güzel yaratmışsın, diye düşündü. Geçen yıl dedesinin diktiği elma ağacında elmaların olmaya başladığını gördü. Çok sevindi.

Neden elma ağacından şeftali veya kiraz değil de sadece elma yetişiyordu? Güneş neden hep doğudan doğuyordu da batıdan batıyordu? Her kış neden kar yağıyordu? Sonbaharda ağaçların yaprakları neden dökülüyordu?.

Fen bilgisi dersinden öğrendiğine göre su her zaman 100 derecede kaynıyordu. Neden her zaman 100 derecede kaynıyordu?

Ahmet her şeyin belli bir plâna göre yapıldığını düşündü. Bu plânı yapan, bütün bu olup bitenleri önceden biliyordu. Bu bilinen şeyleri biz niye bilmiyoruz, dedi. Sonra düşünmeye başladı:

Eğer bahçemizdeki kırmızı gülün ne zaman açacağını bilseydim, her gün onu sulamaz, tomurcuğunu sevmezdim. Gülün ne zaman açacağını, elmaların ne zaman kızaracağını bilseydim aynı heyecanla beklemezdim. Her şey güzelliğini kaybederdi. Beklemek de güzel, dedi kendi kendine.

Her şeyin bir vaktinin olduğunu biliyordu artık. Anlamıştı bazı şeyleri. Hatta Dandi’nin ona gelmesinin sebebini de biliyordu. Eğer sahibi onu terk etmeseydi bugün böyle sadık bir dostu olmayacaktı. Bahçede gezinirken birden yarın gireceği sınav geldi aklına. Dandi ile oynamayı bıraktı ve odasının yolunu tuttu.

Kitaplarının başına geldi, ama canı hiç ders çalışmak istemiyordu. Her şey önceden belirlendiğine göre yarınki sınavın sonucu da belliydi. Yarın gireceğim sınavı da Allah bilmiyor mu? O zaman en güzeli dua etmek ve yarını beklemek, diye düşündü.

Ertesi gün, içinde bir sıkıntıyla okula gitti. Huzursuzdu, ama bunun sebebini bilmiyordu. Nihayet sınav saati gelmişti. Öğretmen soruların yazılı olduğu kâğıtları tek tek öğrencilere dağıttı.

Ahmet, sınav kâğıdını aldığında kendini kötü hissetti. Sorular ona zor gelmişti. Öğretmenin daha önce bu konularla ilgili anlattığı hiçbir şeyi hatırlamıyordu. Dün bahçede geçirdiği tatlı vakitleri düşündü. Sorular aslında onun zannettiği kadar zor değildi.

Utancından kızarmaya başladı. Keşke anlatılan konuları bir kere okusaydım. Allah’a o kadar dua ettim, niye bana şimdi yardım etmiyor ki, diye geçirdi içinden.

Onun bu hâli öğretmeninin gözünden kaçmamıştı. Ahmet’in yanına geldi. Sınav kâğıdına hiçbir şey yazmadığını görünce çok şaşırdı. Çünkü Ahmet, derste dikkatli, soru sormayı seven ve başarılı bir öğrenciydi. Öğretmeni acaba Ahmet hasta mı oldu, bu yüzden mi ders çalışamadı, diye düşündü.

Çalan ders zili sınavın bittiğini gösteriyordu. Ahmet ilk defa bir sınavda öğretmenine boş kâğıt uzatıyordu. Çok utandı. Bu sınavdan kötü not aldığında anne ve babasına ne diyecekti?.

Keşke çalışsaydım. Şu düştüğüm duruma bak, dedi. Arkadaşları teneffüse çıkarken öğretmeni Ahmet’i yanına çağırdı. Ahmet yüzü kızarmış bir hâlde öğretmeninin yanına gitti.

— Ne oldu Ahmet, hasta mısın? Seni hiç böyle görmemiştim. İlk defa bana böyle bir sınav kâğıdı veriyorsun. Yoksa bir şeye mi üzüldün? Dersine çalışamadın mı? Ahmet, ne diyeceğini bilemiyordu. Ne deseydi şimdi öğretmenine? Bahçede köpeğimle oynadım. D

ers çalışmak için odama gittiğimde çalışmama ne gerek var, dua etsem yeter, Allah bana yardım eder, diye düşündüm dese kızar mıydı öğretmeni? Yaptığı yanlışın farkındaydı. Ancak bu yanlışa yalan söylemek gibi bir yanlışı eklemek istemedi.

Cesaretini topladı ve düşündüklerini öğretmenine anlatmaya başladı. Anlatırken bir taraftan da kızıp kızmadığını anlamak için onun yüzüne bakıyordu. Öğretmeni hiç kızmış gibi görünmüyordu. Sadece gülümsüyordu.

Ahmet şaşırmıştı. Öğretmeni onu sabırla dinledi. Sonra:
— Ahmetçiğim, öyle şey olur mu? Hiç çalışmadan, sadece dua ederek bazı şeyler kazanılır mı? Elbette ki Allah senin bu sınava gireceğini biliyordu. Senin bu sınava çalışmayacağını da biliyordu.

Allah senin bu yapacağın şeyleri bildiği için bunu böyle yazdı. Yani burada sorumluluk tamamen sana ait. Senin görevin çalışmak, gayret etmek, sonunda da Allah’a dua etmekti. Oysa sen sadece Allah’a dua ederek başarılı olacağını düşündün.

Ağustos böceği ile karıncanın hikâyesini bilirsin. Bir yaz boyunca ağustos böceği yatarken karınca kış için evine yiyecek toplamış. Kış geldiğinde ağustos böceği yaz boyunca tembellik yapmasının cezasını aç kalarak ödemiş. Çalışana Allah da yardım eder.

Çalışmayıp her şeyin sonucunu senin yaptığın gibi Allah’tan beklemek yanlış değil mi? Ahmet hata yaptığını anlamıştı. Bundan sonra aynı yanlışı bir daha yapmayacağım, diye öğretmenine söz verdi. Bu yüzden öğretmeni de konuşmayı daha fazla uzatmadı. Ahmet’i dışarıya, arkadaşlarının yanına gönderdi.

Ahmet, arkadaşlarıyla birlikte bahçede koşup oynadı. Zil çalınca da hepsi doğruca sınıflarına koştular. Derse girdiklerinde öğretmenleri bütün sınıfa şöyle söyledi:
— Çocuklar, geçen ders yaptığımız sınavda umarım hepiniz başarılı olursunuz. İçinizde sınavı iyi geçmeyenler olabilir. Onlar da bundan sonraki sınavlar için şimdiden çalışmaya başlasınlar. Önümüzde uzun bir öğretim yılı var. Başarılı olmak istiyorsak emek vermeliyiz.

Hiçbir şey yapmadan Allah bana yardım eder diye beklemek doğru olmaz, değil mi? Çalışıp sabrederseniz Allah bunun karşılığında mutlaka sizi ödüllendirecektir. Hem biliyor musunuz, Allah’ın bizlere elçi olarak gönderdiği peygamberler de bir meslek sahibiydi.

Hazreti İdris, terziydi. Hazreti Davud, demirci… Hazreti Muhammed (s.a.s.) küçük yaşta amcasının koyunlarını otatırdı. Allah’ın çalışanları sevdiğini asla unutmayın. Ben de hepinizi seviyorum çocuklarım. O yüzden de başarılı olmanızı istiyorum.

Ahmet ve bütün arkadaşları bu konuşmadan çok etkilendi. Hepsi çok heyecanlıydı. Bir sonraki sınava kadar çok çalışmaya karar verdiler. Herkes defterine bu konuyla ilgili düşündüklerini yazdı.

Ders sonunda Ahmet’in defterinde şunlar yazıyordu: Kendi üzerime düşen çalışmaları yaptıktan sonra Allah’tan yardım isteyeceğim. Çünkü başarı ancak Allah’ın yardımıyla olur.

O yüzden Allah’a yöneldim ve dayandım. Ahmet o gün eve gidince, yaptığı yanlışı ailesiyle de paylaştı. Anne ve babası Ahmet’in hatasını anlamasına ve pişman olmasına sevinmişti.


MASAL KATEGORİLERİ
Masal Oku
Dini Masallar
Eğitici Masallar
Türk masalları
Baba Masalları (Youtube)


İlginizi Çekecek Hikayeler

Bir Cevap Yaz

Bir Cevap Yaz

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi *